Meme kanserinden korunmak için; spor yapmak, gereksiz ve uzun süreli hormon ilaçları kullanmamak, daha temiz bir çevrede bulunmaya çalışmak ve stresi mümkün olduğu kadar kontrol altında tutmanın çok önemli olduğunu ifade eden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Abut Kebudi, meme kanserini ve tedavi sürecindeki yenilikleri anlattı.
En çok 40'lı yaşlarda görülüyor
Meme kanseri her yaşta görülmekle beraber en sık 40’lı yaşlardan sonra görülme sıklığı artmaktadır. Daha genç ve daha yaşlı kuşakta da bu tanı konabilmektedir. Meme kanseri nedenleri arasında genetik ve ailesel faktörler yaklaşık yüzde 5-15 oranında etkili olabilmekte, büyük çoğunluğunda neden tam olarak bilinmese de yaş, çevre faktörleri, radyasyon, beslenme, hormonal faktörler önemli rol oynamaktadır. Meme kanserinden korunmak açısından zayıf olmak, spor yapmak, gereksiz ve uzun süreli hormon ilaçları kullanmamak, daha temiz bir çevrede bulunmaya çalışmak ve stresi mümkün olduğu kadar kontrol altında tutmak çok önemlidir. Ayrıca ayda bir kendi kendine yapılan muayene, risk durumuna uygun sıklıkta meme muayenesi için bu konuda uzman olan bir doktora başvurmak ve bu konuda yapılan yayınları takip etmek te çok önemlidir. Amaç, her ne kadar bu hastalığa yakalanmamak olsa da, erken safhada konacak bir tanı ile daha az tedavi ile çok iyi sonuçlar almak mümkündür.
Bugünün çağdaş tıbbında meme kanseri ile mücadelede şunlar önemlidir;
– Risk gruplarını belirlemek.
– Önlenebilir risk faktörlerini ortadan kaldırmak.
– Hastalık gelişirse en erken yakalamak.
– Mümkünse hayat kalitesini bozmadan en az tedaviyi uygulamak.
– Organını kaybetmeden tedavi etmek.
– Mümkün olan en uzun sağkalımı elde etmek.
Erken tanı için Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği tarama programı: Kendi kendine muayene 20’li yaşlarda başlamalı. Doktor muayenesi, 20-39 yaş arası 3 yılda bir, 40 yaşından itibaren de yılda bir olmak üzere ihmal edilmemeli. Mamografi 40 yaşından itibaren risk durumuna göre yılda veya 2 yılda bir yapılmalı.
Önceden meme kanseri tanısı konduğu zaman meme ve koltuk altı komple alınmaktaydı. Şimdi bu ameliyat özel durumlarda (memede yaygın tümör, küçültülemeyen büyük tümör, hasta tercihi vs) tercih edilmektedir. Daha sonraları anlaşıldı ki; tüm memeyi almanın hastanın yaşamına faydası olmadığı gibi kötü kozmetik bir sonuca da yol açmaktadır. Böylece memenin kısmen alındığı “Meme Koruyucu Cerrahi” gündeme gelmiştir. Bir aşama sonrası da “Onkoplastik Meme Cerrahisi”dir. Burada memedeki tümör büyük de olsa memeyi kaybetmeden uygun plastik yöntemlerle yapılan ve memenin şeklini mümkün olduğu kadar en iyi şekilde koruyabilen ameliyatlar söz konusudur.
İmplantlar sayesinde iyi hissetmek mümkün
Ayrıca, memeyi komple almamız gereken durumlarda da, mümkünse memenin cildini koruyup içini boşalttığımız ve yerine uygun silikon implant yerleştirdiğimiz ve böylelikle gayet iyi bir kozmetik sonuç alabildiğimiz bir ameliyatı (Subkutan Mastektomi) tercih etmeye çalışıyoruz. Bu ameliyat, riskli kadınlarda kanser gelişmeden de koruyucu olarak yapılabilmektedir. Buna örnek olarak, Angelina Jolie’yi verebiliriz.
Koltuk altı cerrahisinde de ciddi gelişmeler vardır. Geçmişte, her meme kanseri ameliyatında tüm koltuk altı lenf dokusu çıkartılmaktaydı ve buna radyoterapi de eklendiğinde 5 kadından birinde kötü sonuçlara yol açan kolda şişmeye sebep olabilmekteydi (lenfödem). Günümüz meme cerrahisinde ise, artık koltuk altı dokusu örneklenmekte ve gerek varsa cerrahi müdahale yapılmakta veya bölgesel tedavi sadece radyoterapiye bırakılabilmektedir. Hastalığın belli bir aşamayı geçtiği, ancak henüz metastaz yapmış olmadığı hastalarda da ameliyat öncesi kemoterapi uygulanmakta ve hastalık geriletilerek yukarıdaki tedavilerden uygun olanı yapılmaktadır.
Çağdaş meme kanseri tedavisinde amaç;
– Hastalığı önlemeye çalışmak,
– Hastalık önlenememişse en erken yakalamaya çalışmak,
– En az tedavi ile mümkün olan en iyi kozmetik sonuçla ve en iyi yaşam beklentisiyle hastamızı tedavi etmektir.